Matematik Dersine Nasıl Çalışmalıyız?
Sevgili Gençler! Büyük bir merakla bu makaleyi okumaya başladığınızı görüyor gibiyim. Bildiğiniz gibi Matematik dersi, her zaman için diğer derslerden daha zor kabul edilmekte ve birçok öğrenciyi bu anlamda zorlamaktadır. Yeni sınav sistemine bakıldığında, özellikleÖSYS’nin Matematik bölümündeki sorularının tüm YGS puanlarına ve LYSalan puanlarına (MF, TM, TS) çok önemli bir katkıda bulunduğunu pekâlâ görebiliyoruz. Burada dikkat edilmesi gereken husus, YGS sınavındaki Matematik soruları, hem YGSpuanlarını belirlemekte, hem de LYS puanlarını +/-%15 oranında artırmakta ve de desteklemektedir. Başka deyişle, YGS sınavındaki Matematik netlerimiz, hem YGSpuanlarımıza hem de LYS puanlarımıza eklenmektedir.
LYS sınavında çözeceğiniz Matematik soruları ise, sadece LYS puanlarınıza eklenecektir. Bu bakımdan LYS sınavındaki Matematik testinin özellikle Sayısal ve Eşit-Ağırlık öğrencileri için çok büyük bir öneme sahip olduğunu ayrıca belirtmek durumundayız. Bu bakımdan denilebilir ki, ÖSYS sınavlarının her iki ayağında (YGS & LYS) Matematik testinin son derece önemli bir katkıya sahip olduğunu yineleyerek ifade etmek durumundayız.
YGS’de Temel Matematik Testinde 40 soru, LYS’de Matematik-2 Testinde (Geometri dahil)ise 50 soru sorulmaktadır. YGS’de “SBS konularına yaslanan ve Lise 1. Sınıf konularından oluşan temel konular ağırlık kazanmaktayken, LYS’de ise Lise 2., Lise 3. ve Lise 4. Sınıf konuları sorgulanmaktadır.
SBS’de ise, 7. Sınıfta 18, 8. Sınıfta ise 20 Matematik sorusu ise aynı şekilde temel konulara odaklanmış durumdadır. Elbette ki, bu kadar önemli olan bir derse nasıl çalışacağımıza ilişkin birçok teknik bulunmaktadır. Örneğin, Not Alarak Çalışma, Yineleme Alıştırmaları(Egzersizleri), Anlamlandırma ve Modellendirme Teknikleri, Örgütleme ve Sonuçlandırma Teknikleri, Bilgileri Şemalandırma (Çizelgeleştirme) Teknikleri, Duygusal Özerlik ve Güvenlik Alanı Oluşturma (Önyargılardan Uzaklaşma) Teknikleri, Hatâlar Üzerinden Sağlama Yapmak: Tümevarım-Tümdengelim Teknikleri gibi…
Ancak biz burada sadece, bu teknikler arasından pedagojik olarak çok önemli olduğunu düşündüğümüz “Not Alarak Çalışmak” tekniği üzerinde duracağız. Fakat bu tekniği tüm detaylarıyla anlatmadan önce, bir anlaşma yapmamız gerekiyor.
Anlaşmamız şu: Bu tekniği harfiyen uygulayacak ve bu konuda ısrarcı olacaksınız. Ancak o zaman başarıyı yakalayacağınızı temin edebiliriz. Evet, dilerseniz sözü fazla uzatmadan, şimdi de işbu tekniği tüm yönleriyle ele almaya çalışalım.
Öğretmenlerinizi dinlerken düzenli notlar tutunuz.
Bildiğiniz gibi Matematik dersi,
- Sözel bir ders olmayıp, işlem gücü ve yetisi gerektiren bir ders olduğu için,
- Ayrıca sözel dersler gibi ezbere dayalı olarak kavran(a)mayacağı için,
- Öte yandan kelimelerin değil de, sayıların işletim sistemini kullandığı için,
- Belirgin bir mantık silsilesine ve işlem sırasına sahip olduğu için,
- Sonuçlarının kesin olup ve soru gövdesiyle sağlama yapılabilmesine imkân tanıdığı için,
- Her şıkkın eşit oranda doğru olma şansına sâhip olduğu ve hemen her şıkkın çeldirici olabildiği bir ders olduğu için,
- Bu nednele cevapları 2 şıkka indirerek, yarıyarıya şansınızı kulanmaya çok da imkân tanımayan bir ders olduğu için,
- Zamanı kullanma konusunda en öğütücü ve zaman alıcı bir ders olduğu için,
- Sözel dersler gibi tek başına (veyâ kendi başınıza) çalışılarak öğrenilemeyecek bir ders olduğu için,
- Öğrenmesi uzun zaman alabilen, ancak tekrâr etmesi daha kolay olan ve de kısa süren bir ders olduğu için,
- Hemen hemen bütün soru kalıplarını ve kiplerini tanımanızı zorunlu kılan ve bütün soru kalıplarına karşı genel bir bağışıklık ve yeterlilik kazanmamızı zorunlu kılan bir ders olduğu için,
- Ve bu nedenle en fazla sayıda ve çeşitte soru çözülmesi gereken bir ders olduğu için,
Matematik dersini, mutlaka ders ortamında dinliyorken kavramaya çalışmalı, dersi dinlerken ve çalışırken de mutlaka not almalı, böylece soruların ve de konunun uzayına çepeçevre kuşatıcı bir markaj uygulamalıdır. Sözel bir dersi, yeniden okuyarak tekrar edebilirsiniz, ancak Matematik dersini kesinlikle okuyarak veyâ bakarak kavrayamazsınız / tekrar edemezsiniz [çalışmamalısınız].
Bu nedenle ilk kuralımızı şimdiden söylemek isterim: “Matematik, bakarak değil; yazarak çalışılan bir derstir.”
İşte bu nedenle Matematik dersinde not almak çok önemlidir. Çünkü aldığınız notlar sizin anlama ve kavrama yüzdenizi de belgeleyeceği için, notlarınızdaki eksiklikleri gidermek için yaptığınız ek çalışmalarla konunun tamamını marke edebilmek gibi bir imkâna da sahip olursunuz. Yâni, elinizde ders notlarınız olmadan özel ders bile alsanız, nereyi anlamadığınızı dahi ifade edemezsiniz. Veyâ size özel ders veren öğretmen bile nerede eksik kaldığınızı tespit edemez.
Demek ki aldığınız notlar size konuyu kavramada rehberlik ederler. Ayrıca ders notlarınız yalnızca size ait kısaltmaları da içerebileceği için soru çözümlerinde, böylece kendinize özel bir alfabe de icat etmiş olursunuz. Bu alfabe sayesinde giderek pratiklik, hız ve dolaysıyla da zaman kazanırsınız.
Örneğin, yeri gelmişken bu konuda kendi öğrencilik yıllarımdan örnek vermek istiyorum: Öğrencilik günlerimde hem çalışıp hem de okumak zorunda kaldığım için doğal olarak çoğu kez derslere giremiyordum. Daha sonra öğrenci yurtlarına giderek derslere giren arkadaşlardan fotokopi dileniyorduk tabiî.. Neyse binbir güçlükle fotokopilere ulaşsam da, eve gelip çalışmaya başlar başlamaz çok geçmeden tüm isteğimi yitiriyordum. Çünkü notları tutan arkadaşın notları ve kısaltmaları, doğal olarak bana farklı ve anlaşılmaz geliyordu.
Arkadaşın notlarının kısaltmalarını anlayabilmek, elyazı karakterini çözebilmek ve nasıl süzgeçleme ile özet çıkarabildiğini anlamak saatlerce zamanımı alıyordu. Hâlbuki bu notlar, kendi notlarım olsaydı sadece notlara göz gezdirmem ve örnekler üzerinde durarak benzer ve türdeş soruları yazarak çözmem pek tabiî ki yeterli olabilecekti!
Tam olarak söylemek istediğim bu arkadaşlar: Mutlaka öğretmeninizi dinlerken not alın. Çünkü bu alışkanlığın ve aldığınız notların size şu faydaları olacaktır.
- Notlarınızı eksiksiz alırsanız, yazarı kendinizin olduğu ve gerek duyduğunuzda çok kolay bir şekilde tekrar yapabileceğiniz bir ek kaynak elde etmiş olursunuz.
- Notlarınızdaki mantıksallaştırma ve oluşturduğunuz özgün alfabe, tarz ya da kısaltmalar, size özgü olacağı için konuları tekrar gözden geçirme çalışmalarınız çok daha verimli ve pratik olacaktır. Aynı şekilde daha az zaman alacaktır. Böylece, benim gibi şifre çözmekle (dekoderlik yapmakla) uğraşmak zorunda kalmazsınız, değil mi?
- Ayrıca, not alırken hem görsel, dokunsal ve işitsel, hem de bilişsel ve psiko-motor faaliyetlerinizi ve potansiyellerinizi kullandığınız için, bilgileriniz görsel zekânız yanında diğer psiko-biyolojik bileşenlerle irtibatlandırılarak, bu sâyede kalıcı hafızaya aktarılır ve böylece derinlemesine bir öğrenme süreci yaşantılamış / deneyimlemiş olursunuz.
- Not alarak çalışmak veyâ dersi not alarak dinlemek; size, ayrıca okuyarak ve anlayarak not alma, hızlı yazarak, çözerek ve anlayarak işlem becerisi kazanma imkânı da sağlar. Bu ustalaşma, sonuç olarak sınav ânında size ilâve bir zaman kazandıracağı için, çok önemli bir teknik ve de bilişsel bir beceri olarak kabul edilmelidir.
Çünkü YGS-LYS-SBS gibi sınavlar, belirli bir zaman dilimiyle sınırlı olan süreli sınavlardır. Bu sınavlara hazırlanıyorkenki çalışmalarınızda, yazarak ve not alarak işlem gücünüzü geliştirdiğiniz oranda kazanacak olduğunuz serilik ve pratiklikle, hızınıza bağlı olarak kendinize ilâveten en az 5 dakikalık ek bir süre kazandırabilirsiniz. Bu ek sürede, ilâveten 2 soru daha çözdüğünüzü ve böylece +1,5-2 puan kazandığınızı varsayarsak, bu ek puan ile de en az 10.000 kişiyi geride bırakmış olursunuz.
Bu bakımdan, bu sınavların bilgi ve işlem yeteneğini ölçtüğü kadar; hızlı düşünme, pratik karar verebilme ve risk alabilme potansiyelini de ölçen sınavlar olduğu aslâ hatırdan çıkarılmamalıdır. Bu nedenle, bu sınavlardaki işlem becerisinin, hız ve tekniğin ya da pratikliğin, ancak-ve-ancak not alarak çalışma alışkanlığı ile kazanılabileceğini aslâ unutulmamalıdır.
Demek ki; okuldan veyâ dershaneden sonra eve gittiğinizde defterinizdeki notları temize çekerek veyâ tekrar yazarak çalışmalısınız. Diğer taraftan konuyu anlamadan da asla soru bankası düzeyindeki konuyla ilgili size daha zor gelebilecek sorulara geçmemelisiniz. Çünkü bunu yaptığınızda, yani o soruları çözemediğinizde, başarısızlık ve yetersizlik duygularıyla birlikte, istenmedik bir şekilde baştan o derse veyâ konuya ilişkin duraksatıcı bir önyargı geliştirebilirsiniz. Bu kez de, bu olumsuz inançları ve önyargıları yıkmak için daha çok enerjiye ve odaklanmaya ihtiyaç duymak zorunda kalabilirsiniz. Bu ise hem zaman israfı, hem de enerji ve de sinerji israfı olacaktır.
Bu nedenle konuyu anladığınıza inandığınızda, önce çözümlü sorulardan, daha sonra da benzer örnek ve türdeş sorulardan hareket ederek, en son aşamada ise test sorularından çözümlemeler yapıp bilgilerinizi pekiştirmeye çalışın. Bu aşamadan sonra, konuyla ilgili son yıllarda gerçek sınavlarda çıkmış olan sorulara da göz atarak, böylece konunun beklediğiniz ya da çekindiğiniz gibi çok da baş döndürücü olmadığı gerçeğini bizzat tecrübe edin. Sonra da soru çözümlerinizi daha derinlikli ve nitelikli hâle getirmek için, aşağıdaki basamakları takip edin:
- Soru çözerken problemlerde verilenleri ve istenenleri düzenli olarak bir kenara yazmayı ya da not etmeyi unutmayınız.
- Soru çözerken sizi sonuca götürecek ipuçlarını belirleyin.
- Verilenleri işlem sırasına göre uygulayın.
- Mantıksal silsile ile cevaba ulaşmaya ulaşın. Çünkü bu mantık ve işlem silsilesi, daha sonra cevabınızı kontrol ederken veyâ cevabın sağlamasını yaparken oldukça işinize yarayacaktır.
- Sonucu bulun ve (vaktiniz varsa) sağlamasını yapın.
- Unutmayın! Matematik dersini öğrenmek, bisiklete binmeyi öğrenmek gibidir. Yâni Matematik dersi de, aynen bisiklete binmek gibi, yaparak, deneyerek ve yaşayarak, yâni düşerek ve kalkarak öğrenilir. Bu nedenle bol bol işlem yapın, eksiklerinizi tespit edin ve ek kaynaklarla ya da etütlerle eksiklerinizi giderme yollarını araştırın.
- Ayrıca; zaman zaman başarısız olduğunuzda bile kendinizi motive etmelisiniz ve “Her başarısızlık bir sonraki başarının ilk adımıdır. Eksikliğin ve nerede hatâ yapıldığının böylece farkında olmaktır. Gelecek denemede bu hatâyı yapmadan tekrar denemeliyim” sözünü kendinize rehber edinmelisiniz. Daha doğrusu başarısızlıklarınızı yeni bir öğrenme deneyimine dönüştürebilecek şekilde elinize geçmiş eşsiz fırsatlar olarak görmelisiniz.
Bu anlamda, başarısızlığınızı genellemeden, soyut ve olumsuz inançlara dönüştürmekten kaçınarak, mutlâkã özelleştirerek somutlaştırın: Yâni, “Matematik dersini başaramıyorum, olmuyor işte…!” gibi cümleleri aslâ kurmayın ve sakın kendinizi ya da iç motivasyonunuzu bu koordinatlara sabitlemeyin.
“Başarısızlıklarınızı özelleştirin ve de somutlaştırarak sınırlayın” derken şunu kastediyoruz: “Matematik dersinde giderek artan bir performansım var. Ancak, Denklemler konusunun, soru bankasındaki 2 bilinmeyenli denklemler konusunda, denklemi kurmakta ve bilinmeyenlere (+) veyâ (-) değerler vermekte hatâlar yapıyorum. Bu konuda çözülmüş olan soruları tekrar yazarak kolaydan zora doğru çözmem ve böylece nitelikli ve derinlikli bir tekrar yapmam gerekiyor..” çerçevesinde iç konuşmalar yaparak yeniden kendinize deneme fırsatı tanımalı ve öğrenme sürecinizi yeni bir milatla başlatarak o konudaki genel bağışıklığınızı artırmalısınız. Böylece eksikliklerinizi telafi etmenin gayreti içersinde olmalısınız.
Evet toparlamak gerekirse, demek ki öğrenmenin ilk adımı, kişinin neyi bilmediğini fark etmesidir. Öyleyse öncelikli olarak Matematik dersi bakımından kendinizin hangi durumda olduğunu belirlemelisiniz. Bunun için size, faydalı olacağına bazı ölçütler verebiliriz:
a) “İşlem kabiliyetim az ve konuları anlayamıyorum” diyenlere ilk tavsiyemiz temel konuları çalışmalarıdır. Bu konular, Rasyonel Sayılar, Sayılar ve İşlemler, Üslü ve Köklü İfadeler, Çarpanlara Ayırma ve Özdeşlikler ya da Denklemler’dir. Bu konular Matematiğin alfabesi başka deyişle ABC’sidir. Matematiğin bu şekilde temel alfabesi ve grameri özümsendiğinde işlem kapasitenizin artacağını ve rahatlıkla alternatif çözüm yolları üretmeye başlayacağınızı siz de görebilirsiniz.
b) “İşlem kabiliyetim iyi; fakat konulara yabancıyım.” diyen öğrencilerimize ilk tavsiyemiz bilgi eksiği olan konuların tam olarak tespit edilmesi ve de öğrenilmesidir. İzlenmesi gereken yol, bu konulardan kaynak taramaları yaparak konuyla ilgili bilgi ve deneyimlerinizi artırmak ve de teknikalitenizi geliştirmektir. Unutmayın, işlem kabiliyetinizin iyi olması, matematik konularını derinlemesine öğrenebileceğinizi de gösterir. Size düşen görev, bu kãbiliyeti ve donanımı daha da geliştirmek, konuların kendine has formül ve özelliklerini kavramak ve böylece işlem akışını işlevsel hâle getirmektir.
c) “Konuları anlıyorum; fakat işlem kabiliyetim az.” şeklinde durumunu tarif eden öğrencilerimize ilk tavsiyemiz ise bol bol soru çözmeleridir. Bu soru çözümlerini yapıyorken uygulamanız gereken “Özel Ders Çalışma Programı” ayrıca size sunulmuştur
d) “İşlem kabiliyetim iyi, hem de konuları biliyorum; fakat çok yanlış yapıyorum.”biçiminde yakınan öğrencilerimize ilk tavsiyemiz ise soruları dikkatli çözmeleridir. Nefes egzersizleri yapmaları, kendilerini dinlendirmeyi öğrenmeleri, uyku düzenlerini gözden geçirmeleri, meyve ve sebze yiyerek bol bol su içmeleri, böylece sindirim, dolaşım ve boşaltım sistemlerini yoğunluklu çalıştırarak kanlarında biriken stresör biyokimyasalların dışarı atılmasını sağlamaları, hatâlı çözülen soruları, Bilgi Eksikliği (BE)veyâ Dikkat Eksikliği (DE) diye kodlayarak yeniden gözden geçirmeleri, hafızayı ve dikkati güçlendiren Lesitin, Arı Sütü, B vitamini ve türevleri, Fosfor ve Omega gibi gıdaların yoğunluklu olduğu besinlere yönelmeleridir.
Kaldı ki, işlem kabiliyetiniz iyi ve konuları derinlemesine biliyorsanız Matematikle ilgili sorununuz büyük ölçüde çözülmüş demektir. Tek yapmanız gereken, özgüveninizi besleyecek aktivitelere yönelmek, sorulara karşı bağışıklık sisteminizi güçlendirmek, işlem becerinizi geliştirmek ve farklı kaynaklardan çalışarak, farklı soru tiplemelerine karşı tanışıklık ve de aşinâlık kazanmaktır. Özetle, ne tür soru gelirse gelsin; kendi kavramsal uzayınızda ona karşı çözüm girişimleri ya da başa çıkma stratejileri kazanabileceğiniz idmanlar (etütler, birebir dersler ve ek deneme sınavları) yapmanız gerekmektedir.
Unutmayın! Yanlış yapmamanın veyâ az yanlış yapmanın en güzel yolu bol bol soru çözmektir. Ancak, bu çalışmalar yapıldıktan sonra yanlış çözülen soruların kritiği mutlâkã yapılmalı, hatâlar ve eksiklikler giderilmeli ve böylece de bilgi dağarcığımızda o konuya ilişkin gerekli pansumanlar ve de restorasyonlar gerçekleştirilmelidir.
Özetle, anlaşılamayan konular tespit edilmeli, değerlendirilmeli, daha çok nerelerde hatâlar yapıldığı belirlenmeli, bu eksiklikler çalışarak giderilmeli, zaman kaybetmeden hatâlar tamir edilmeli ya da giderilmeli; ancak bazı konular bu şekilde çalışarak giderilemeyecek cinstense, özel etüt ya da birebir özel ders alınarak en baştan [yeniden] başlanmalıdır.
Tekrar edilerek, böylece sıkı bir markaja alınan konular, rahatça derinlemesine kavranabilir, sonuç olarak “derinlikli” ve “nitelikli” bir çalışma etkinliği de hayata geçirilmiş olur.